Zamanlar ve çelişkiler üzerine kuruluyor yaşam. Sadece olması gereken bu diye inandırılmış saçma standartlara yeniliyoruz. Zaman öldürüyor aslında hepimizi. Çıkmazlar büyüyor ve umutsuzluk hepimizi köreltiyor. Her şeyi ya da yaratılan hiçliklerin hepsini tükeniyor. Çünkü nereye, nasıl yada niçin gittiğini bilmeyen kalabalık nüfus toplulukları var artık. Zamanın tanımı ve genel tabiriyle, insan ”hayat” diye anlamlandırdı yaşantısını. O kadar geniş hayat terimi sundu ki küçük dünyalara hapsedildiğimizi dile getiremedi. Hapisleri bizim yarattığımızı düşünemedi belki de bilinemez. Ama bildiklerimiz yeterince çok değil mi. Her şeylerimizi karşıladığımızı söyleyen AVM’lere hapsedildik. Alışverişlerle tüketim çılgınlığında kayboluyoruz. Kitap kavramına sadece satış odaklı yaklaşan kitap evlerinden övünerek bahsediyoruz. Kitap kokusu solumadan çıkıyor ve entelektüel bir takım daha zırvalıklar yaparak kendi tatminliğimizi sıfatlandırıyoruz. Hızlı yemek yiyerek çok acelemiz olduğunu belirtiyoruz. Hızlı sevişerek daha çok orgazm olunabildiğini savunuyoruz. Hızlı araba kullanıldığında sanki zamanı hayatı unutabileceğimizi düşünüyoruz.
Tüm bunlar insan kavramının basitleşerek günlük ritüellerinin sıradanlaşmasına sebep oluyor. Basitleşen sınırlarımızın bir twitter karakteri kadar olabileceğine inanıyoruz. Belki de her şeyin 140 karakter şeklinde ifade edileceğine o kadar inanıyoruz ki 140 karakteri giren herkesin siyasi bir ahkam kesen üstat olabileceğini düşünüyoruz.
Oluşan gerçekliklerin hepsinin dünyada 1 dolar ile geçinilen 1.2 milyar insanın varlığını unutturuyor. Dünya ekolojik sisteminin içine nasıl ettiğimizi unutturuyor. Yasaların bizi nasıl tahakküm altına aldığını unutturuyor. İktidarların tekrardan tanrı-kral havasında hareket ettiğini görmemizi engelliyor. Emek-değer kavramının nasıl yozlaştırıldığını fark ettirmiyor. Kadın bedenine olan saygıyı kaybettiğimizin farkına varmıyoruz. Öğretilmiş bilgiler içinde sıkıştırılmış winzip dosyaları gibi sunulan ve 5 şık şeklinde servis edilen eğitim sistemleriyle yanlışlamalarımızın son devresini tamamlıyoruz.
Daha zamanı var diyerek tüm bu yazılanları unutuyoruz. Her daim batının en doğusu ama doğunun en batısı olan bir toplum olarak kadercilikten kurtulamayarak ”hayırlara vesile olsun” zaman diyerek akşam popomuzu devirip rahatça uyuyoruz.
Fahrunnisa PANDA
2013