Sanki bir yerden başlamak gerektiğinde cümlelere hep o ruhunda saklamaya çalıştığın gizli yaralar ortaya çıkıyor. Hep bir şeyleri eksik yaptım hissiyatına sahip oluyor insan. Hayat denilince ne kadar da çok şey geliyor aklımıza. Aşk acıları, dost kazıkları, bulunamayan mutluluklar. Ancak her zaman akla olumsuzluklar o güzel anıların o hoş kahkalarını getiriyoruz aklımıza, o heyecanla koşup sıkı sıkı tutulan aşık eller, o kaybedilen annenin akşam üzerileri yaptığı çıtır börek kokuları ya da ne biliyim belki de şimdi dinlemeye fırsatını bulamadığımız babamızın yaptığı o her şey. Kızamıyorsun aslında hiç bir şeye. Çünkü bir şeye tepki gösteremeyecek kadar aciz hissediyorsun kendini çoğu zaman. Çünkü biliyorsun anılarında yaşatıyorsun her şeyi.
Anılar derinleştikçe zorlaştıyorsun vedaları. Bir şehrin sokaklarına kendince uydurduğun isimler koyunca güzel kahkahalar ekleyince ilk heyecanlarını paylaşınca zor oluyor vedalar. Şimdi yanından uzak başka şehirlerde yaşam kurmuş olan kişiler aklına gelince onların hala bu şehirde dolaştığı yalanıyla avunuyorsun. Hayal dünyanda ki anılarla acı çekiyor vedaları acı yumağına dönüştürüyorsun. Ayrılmak zor geliyor belki de borç yapma lüksünün sonsuz olduğu bakkal amca yüzünden ya da aynı muhitte oturduğun ümitsiz aşkınla karşılaşabilme hali umutlar ekliyor kalbine. Sanki hala bu şehirde olduğunu hayal ederek ve onu görebilme umutları yüzünden o içinde bulunduğun kentten ayrılırken canından can kopuyor gibi. Belki de gidişler olmasaydı yahut ölümler insan bilemeyecekti kendi yaptığı zaman kayıplarını. Zamandan başka kaybedecek neyimiz var.
İnsan öyle saçmalıklar yapabilir ki. Bu anıları hatırlanmayacak şekillerde silinir hafızalardan. Öyle rezil etmişsindir ki kendini. Kendin kendinden utanırsın. İçkinin o en kötü sarhoşluğundaki zamanlarda en büyük küfürleri ettirir insana. En kötü leş yerlerde kusarak ailene hayata şehirlere inandıklarına lanet edersin. Unutmaya başladığın anlar gelir aklına. O an anlarsın aslında ne kadar aciz bir yalnızlık içinde artık debelendiğini. Çünkü insan aldatmıştır. İnsan yalan söylemiştir, insan tecavüz etmiştir insanlığına ve kirlenmiştir artık. Anılar ve gülümsemeyen yüzler kalmıştır geriye ve ne hissettiğini bilmeyen ruhlar. Sonuç anılarda kaybolan insanlık sanırsam.
Fahrunnisa PANDA
2010 yılı